Home Genel Astrolojide Ortaçağ Dönemi

Astrolojide Ortaçağ Dönemi

by Zeynel Eroglu
0 comment

Ortaçağ, Antik Yunan-Roma kültüründen sonra gelen ve Rönesans’a kadar uzanan yaklaşık bin yıllık bir vakti ifade etmektedir.Ortaçağ döneminin öğretilerini şöyle özetleyebiliriz: “Evrendeki her şey Tanrı’nın isteğiyle olabilmekte; anlamak adına inanmak gerekmektedir; Tanrı’yı bilmek demek bireyin kendisini bilmesi ve tanıması manasına gelmektedir.
Bu devirde akıl ile inancın uzlaştırılması çalışmaları da gerçekleşmiş ve bunun adına Aristo otorite olarak kabul edilmiştir.
Hıristiyanlığın, Antik Yunan felsefesine, başka din ve felsefelere kapalı olması, bilgi akışının neredeyse durmasına sebep olmuştur. Tanrı merkezli düşünce sistemi ve Hıristiyanlık dininin dogmaları, bilimsel çalışmaları ve bilgi üretimini büyük ölçüde engellemiştir. ayrıcalıklı düşünce sistemleri geliştiren birçok ilim adamı, filozof ve sanatçı, ortaçağın bu döneminde engellenmiş, bazıları sürülmüş, birileri da öldürülmüştür.
Ortaçağda, astrolog çoğunlukta papaz yahut en azından dinsel öğrenim görmüş kişiydi. Bunun sebebi, kilise dışında böyle bir öğrenim imkanı olmamasıydı. eğitim olmaksızın, bir kişi astrolog olamazdı. Eğitimin ilk aşamasında matematik vardı. Ortaçağın başlarında, astrolojiyi cazibeli kılan şeylerden biri insan yaşamının her yönüne tatbik edilebilmektedir olmasıydı.
Bunlardan biri de tıptı. 18. yüzyıla kadar, bazı üniversitelerde astroloji sınavını geçmeden hekim ünvanı almak neredeyse olanaksızdı ve gezegensel pozisyonların teşhis ve teşhiste kullanılması yaygındı.
15. ve 16. yüzyıllar boyunca Avrupa’daki birçok üniversite, tanı, ön teşhis ve hastanın durumunu tedavi etmekte kullanılacak ilaçların seçimine yardımcı şekilde astroloji çalışmalarını içeren bir tıp müfredatı sunmaktaydı. umumi uygulama, hastanın yatağa düştüğü an için bir harita oluşturulmasıydı. Haritanın belirli kaideler doğrultusunda incelenmesi, doktorlara hastalığın kaynağını, muhtemel nedenlerini ve hangi ilaçların verilmesinin uygun olacağını belirleme imkanı sağlıyordu.
Astrologların kendilerine temel aldıkları Aristo’nun çalışmaları, batı Avrupa’da ilk kez tam şekilde her alimin okuyabileceği bir dilde mevcuttu ve 13. yüzyılda üniversitelerde kabul görüyordu.
Bu da astrolojinin lehine olmuştu. Kilise, astrolojiyi bir ilim olarak tanımak zorunda kalmıştı. O devre astrolojisi, bireyin kozmozdaki yerini keşfetmesi ve dünyevi yaşamının dışında duran “gerçekliğin” farkına varmasını olanaklı kılan astrolojiydi.
16. yüzyılın sonlarından 17. yüzyıla uzanan dönemde astrolojinin düşüşe geçmesi dönemiyle beraber, astroloji çalışmaları da üniversitelerden birer birer dışlandı. Bunun nedeni azda olsa entelektüel ortamın astrolojiye karşı cephe alması, kısmen de tıp doktorlarının giderek daha çok ampirik tıp bilgisi biriktirmeleri ve sistemleştirmeleri nedeniyle, astrolojik yardıma başvurmadan en azından en yaygın hastalıkların tanısını, ön teşhisini ve tedavisini gerçekleştirebilmeleriydi.
Araplar vasıtası ile geliştirilen Seçim Astrolojisi tekniği (Electional Astrology)**çoğunlukla tıp doktorları yönünden, ilaç vermek, ameliyat yapmak, bir hastayı yataktan kaldırmak adına uygun anı bulmada kullanılıyordu. Bugün dahi bazı doktorlar, Ay’ın bir hastanın daha az kanaması olacağı evrelerinde ameliyata girmeyi tercih ederler ve ya kan bağışlayacak bir tanesi, kanını, daha serbest aktığı adına dolunayda vermeyi tercih eder.

İlgili Yazılar

Leave a Comment